Türkiye'nin dış ticaret açığı vermeyen ender sektörlerinden ambalaj sanayi, katma değerli ve sürdürülebilir üretim modeliyle başarı öyküsü yazıyor. Dünyada ortalama yüzde 3 büyüyen ambalaj endüstrisi, Türkiye'de 2011'den bu yana yılda ortalama yüzde 15'lik büyüme ile yoluna devam ediyor.
Günümüzde artan konut ihtiyacı ve buna istinaden yürütülen konut yapımı, asansör imalatını da hızlandırmıştır. Son yıllarda kentsel dönüşüm projelerinin de hayata geçirilmesi ile birlikte, sektörde önemli gelişmeler yaşanmaktadır.
Ülkemizde asansör sektörü, aksam imalatı, asansörün tesis edilmesi (montaj) ile bakım ve onarım olarak üç ana kolda faaliyet göstermektedir. Bununla birlikte AB mevzuatına uyum çerçevesinde ülkemizde başlayan belgelendirme faaliyetleri ve asansörlerin yıllık kontrollerine ilişkin yürütülen tüm faaliyetler, sektörün gelişimine önemli katkılar sağlamaktadır.
Otomotiv sektörü servis iş hacminin yüzde 30/ 35’i kaporta boya hizmetlerinden oluşuyor. Yanlış ekipman kullanımının getirdiği zararın yanı sıra iş tekrarıyla sonuçlanan kalitesizlik maliyeti de eklenince eğitimsiz personelin sektöre olumsuz katkısı oldukça yüksek oluyor.
Elektrikli ev aletleri ve aynı zamanda dayanıklı tüketim malları kapsamına giren Beyaz Eşya Sektörü, sahip olduğu farklı teknolojileri sebebiyle çok geniş bir ürün yelpazesine sahiptir. Buzdolabı, derin dondurucu, çamaşır makinesi, kurutma makinası, bulaşık makinesi ve fırın altı ana ürün kapsamında değerlendirilirken; ocak, süpürge, tost makinası, robot, meyve presi, blender, mikser gibi dayanıklı tüketim malları küçük ev aletleri kapsamına girmekte; klima, şofben, termosifon ve su arıtma cihazı gibi ürünler de elektrikli ev aletleri kategorisinde değerlendirilmektedirler.
Türkiye’de boya sanayi, ana kimya sektöründe önemli bir ekonomik büyüklüğe sahiptir. 2014 yılında sektörde % 3-4’lük büyüme görülmüştür. İç pazardaki boya tüketimi 2,2 milyar dolar değerindedir. Türkiye Avrupa’nın en büyük 5. Boya üreticisi olarak Dünya pazarının yaklaşık %2’sine sahiptir. 2014 yılında Türk boya ve hammaddeleri sektöründe yaklaşık 903 bin tonluk üretim gerçekleşmiştir. Üretimin miktar bazında %60’ını inşaat, % 40’ını sanayi boyaları oluşturmaktadır.
Büyümesini 2015 yılından itibaren aralıksız sürdüren ve Avrupa’nın en büyük üreticisi konumunda olan Türkiye Çimento Sektörü, geçtiğimiz yılın Ağustos’unda Türk Lirasında yaşanan sert değer kaybı sonrasında düşüş trendine girmiştir. Son dönemlerde inşaat işlerindeki yavaşlamanın yanı sıra ülkenin ekonomik koşullarındaki olumsuz gelişmeler, yurtiçindeki birçok ürün gibi çimento talebini de azaltmıştır. Bununla birlikte kur artışına bağlı olarak üretim maliyetlerinin oldukça yükselmesine karşın, yoğun rekabet şartları nedeniyle çimento fiyatları aynı oranda arttırılamamıştır. Bu durum sektörün faaliyet karlılığını baskılayan bir unsur olmuştur. İç pazardaki daralmanın 2019 yılında da devam edeceği beklenmekte olup, dış pazarda büyüme çimento üreticileri için daha önemli bir hedef haline gelmiştir.
Türkiye’nin çelik üretimi, 2015 yılında arka arkaya üçüncü kez düşüş gösterdi. Dünya çelik üretimi ise, 2009 yılındaki küresel finans krizi kaynaklı düşüşün ardından, 2015 yılında ilk kez geriledi. Dünya Çelik Derneği (worldsteel) verilerine göre, 2015 yılında dünya ham çelik üretimi % 2.8 oranında düşüşle, 1 milyar 670 milyon tondan, 1 milyar 623 milyon tona geriledi. Tüm bölgelerin üretiminde düşüş yaşanırken, en büyük 15 çelik üreticisi ülke içerisinde yalnızca Hindistan’ın üretim miktarı artış gösterdi. En büyük 15 çelik üreticisi ülkeden 14’ünün üretimi gerilerken, en keskin üretim düşüşü % 15.6 ile Ukrayna’da ve % 10.5 ile ABD’de yaşandı. Türkiye ise, % 7.4 oranındaki üretim düşüşü ile, Ukrayna ve ABD’nin ardından, üretimi en hızlı gerileyen üçüncü ülke oldu. Üretimindeki keskin düşüş nedeniyle Türkiye, 2015 yılı dünya sıralamasında bir basamak geriye düşerek, 9. sırada yer aldı.
Demir – çelik ürünler korunmadığı takdirde korozyona uğrayarak yapının bozunmasına; doğal kaynakların boşa harcanmasına;
emek, sermaye, hammadde, iş gücü israfına neden olur. Sıcak daldırma galvaniz işte bu noktada tamamlayıcı bir servis
sektörüdür. İmalatı tamamlanmış demir ve çelik ürünlerin çinkoyla kaplanarak korozyona karşı korunmasını sağlar. Galvanizle
kaplanan demir-çelik ürünlerin kullanım ömrünü uzar ve böylece doğal kaynaklar ve ülke ekonomisini korunmuş olur. Çeliğin
korozyona karşı korunması ona ayrı bir değer de kazandırır.
Ülkemizde elektrik enerjisi kurulu gücü 2016’da 78 bin 599 MW iken, 31 Ekim 2017 itibariyle 82 bin 312 MW’a ulaştı. 2018 yılında ise Türkiye’de gündem yerli enerji hamleleri üzerinde yoğunlaşıyor. YEKA ihaleleri ve yerli kömür teşvikleri ile 2018’i ‘yerli enerji’yi hedefleyen adımlarla geçireceğiz. Öte yandan 2017 yılının son günlerinde temeli atılan Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin inşaatı başladı. Nükleer enerji de hayli konuşulacak. Bunun yanında Türkiye tarihindeki ilk deniz sondajı, ülkemizin kendi sondaj gemisiyle Akdeniz’de 2018 yılında gerçekleştirilecek.
Gıda sektörü günümüzde insan nüfusunun artması ve bu artan nüfusla birlikte piyasadaki talebin de artmasıyla son yüzyıl içerisinde çok köklü değişimlere uğramıştır. Önceleri, gıda işleme teknikleri piyasadaki mevcut gıda muhafaza, ambalajlama ve taşıma araçlarıyla sınırlıydı. Eski tip gıda işleme tekniklerinde ağırlıklı olarak tuzlama, kürleme, dondurma, kurutma, asitleme ve tütsüleme yöntemleri kullanılmaktaydı. 19. yüzyılda sanayileşme döneminde gıda üretimi hızlı bir şekilde yükseldi. Bu yükselmede yeni kitle pazarlarının ve öğütme, saklama, paketleme, etiketleme ve taşıma gibi gelişmekte olan yeni teknolojilerin büyük oranda katkısı oldu.
Hidrolik ve pnömatik ürünler, makine imalat sanayiinin en teknolojik ürünlerinden sayılır. Bu nedenle makine sanayi gelişmeden, bu sektörün gelişmesi de mümkün değildir veya paralel gelişmiştir demek daha doğru olur. Sektörün duayenlerinden aldığım bilgiler bu ürünlerin ilk olarak fabrika malzemelerinin, bir çok değişik ürünün bir arada bulunduğu bugün hala Perşembe Pazarı olarak bildiğimiz Tersane Caddesi çevresinde ortaya çıktığını ifade etmektedirler. Yıl 1895: Bu bölgede bir Gesaryan Müessesesi kurulmuştur.
Türkiye, Asya-Avrupa-Ortadoğu merkezinde bulunan ülke olma avantajı ile dünya ticaretinin önemli bir merkezi özelliğine sahip Ortadoğu’ya açılmak isteyen ülkeler için önemli bir stratejik nokta.
Elektrikli aletler, mekanik aletler, boya, çivi, lazer, izolasyon malzemeleri, kilit çeşitleri çeşitli aksesuarlar ile Yüzlerce ürün inşaat sektöründe ve pek çok alanda kullanılıyor.
Dünya genelinde şehirleşme yavaşlamakla birlikte artışını sürdürürken, ülkelerin inşaat sektörü de uzun vadede büyümeye devam ediyor. Diğer pek çok ekonomide olduğu gibi, Türkiye’de de inşaat sektörü, genel ekonomi açısından bir öncü gösterge olmanın yanında büyümenin itici gücünü oluşturma özelliğini de taşıyor. İnşaat sektöründeki ivmelenme ve yavaşlama genel ekonomiye göre daha önce gerçekleşiyor.
Ülkemizin alt/üst yapı, bayındırlık ve yatırımlara yönelik tüm alanlarına hitap eden iş makinaları sektöründe, TÜİK verilerine göre; 2.000 imalatçı ve 14.000 distribütör firma faaliyet gösterirken, 16.000 kadın ve 115.000 erkek olmak üzere 131.000 kişi çalışmaktadır. 100.000 kişiye yakın operatör ve kullanıcı ile birlikte doğrudan ve dolaylı olarak 600.000 kişiye istihdam sağlanmaktadır.
Dünyamızda kâğıt sektörü bugünkü teknolojik düzeyine yaklaşık 200 yıllık bir süreçten geçerek gelmiştir. Bu süreçte öncelikle uzun elekli fourdrinier tipli ve yuvarlak elekli kağıt makineleri ardından da 1960’lardan sonra çift elekli formasyon makineleri geliştirilmiştir.
Kâğıt hamuru üretimi daha fazla değişime uğramış olup öncelikle mekanik yolla başlayan üretim teknikleri ardından asidik koşullarda üretim yapılan kimyasal yöntemlere, 1871’de de alkali yani sülfat (kraft) yöntemlerinin gelişim süreçlerini yaşamıştır.
Geçtiğimiz on yılda dünya genelinde kimyasal ürün satışları iki kattan fazla artmış olup bu artış, büyük oranda kimyasal üretim kapasite artışının yaklaşık %80’ini gerçekleştiren gelişmekte olan ekonomilerden sağlanmıştır. Kimyasal ürün satışları Türkiye’de de, son on yılda küresel eğilime oldukça benzer bir seyir izlemiştir. Dinamik bir iç pazar ile desteklenen güçlü büyüme ve rekabetçi üretim maliyetleri ile Türkiye, kimya sektöründe faaliyet gösteren şirketler için cazip bir yatırım destinasyonudur. Türkiye aynı zamanda kimya endüstrisindeki lider markaların bölgesel üretim, yönetim ve ihracat üssü konumundadır.
Taşımacılık kavramının gelişmiş ifadesi olan lojistik kavramı, günümüzde ekonomik göstergelerin iyileşmesinde rol oynayan en önemli araçlardan birisi haline gelmiştir. Lojistik; ekonomik, sosyal, psikolojik, kültürel, stratejik, askeri ve politik alanlarda ülkelere katma değer sağlamakta ve küresel alanda söz sahibi olma yolunda ülkeler tarafından daha fazla önemsenmektedir. Lojistik sektörünün önemi büyüme potansiyelinin oldukça yüksek olduğu Türkiye’de de giderek artmaktadır. Bu bağlamda, diğer ülkeler gibi Türkiye de, lojistik performansını arttırma ve Lojistik Performans Endeksi (LPI) sıralamasında üst basamaklara tırmanmak için daha fazla çaba sarf etmeye başlamıştır. 2014 yılı verilerine ve 133 ülkeye yönelik yapılan bu çalışmada, Küresel Rekabet Gücü Endeksi ve alt bileşenlerinin Lojistik Performans Endeksine etkisi regresyon analiziyle tespit edilmiştir
Ülkemizin karmaşık jeolojik ve tektonik yapısı çok çeşitli maden yataklarının bulunmasına olanak sağlamıştır. Günümüzde dünyada yaklaşık 90 çeşit madenin üretimi yapılmaktayken ülkemizde 60 civarında maden türünde üretim yapılmaktadır. Başta endüstriyel ham maddeler olmak üzere, bazı metalik madenler, linyit ve jeotermal kaynaklar gibi enerji ham maddeleri açısından ülkemiz zengindir. Ancak birkaç maden dışında dünya ölçeğindeki rezervlerimiz kısıtlıdır. Dünyada üretimi ve ticareti yapılan 90 çeşit maden ve mineralden sadece 13‘ünün ekonomik ölçekteki varlığı henüz saptanamamıştır. Ülkemiz 50 çeşit madende kısmen yeterli kaynaklara sahipken, 27 maden ve mineralin günümüzde bilinen rezervleri ve kaliteleri ekonomik madencilik için yetersizdir. Ülkemizin, maden kaynakları ve çeşitliliği bakımından kendi kendine kısmen yeterli olan ülkeler arasında yer aldığı söylenebilir. Ülkemizin zengin olduğu madenler arasında ilk sırayı dünya rezervlerinin % 72‘sini oluşturan bor mineralleri almaktadır. Bor dışında, trona (doğal soda), kaya tuzu, sodyum sülfat, perlit, ponza, feldspat, bentonit, barit, manyezit, alçı taşı, stronsiyum tuzları, zeolit, sepiyolit, mermer ve doğal taşlar, kuvars, kuvarsit, zımpara taşı gibi endüstriyel ham maddeler ile boksit ve krom gibi metalik madenler ve linyit gibi enerji ham maddeleri ülkemizin zengin kaynaklara sahip olduğu başlıca madenlerdir.
Türk Makine Sektörü Son Yıllarda Türkiye Ekonomisinin ve İhracatının Yükselen Yıldızı Olmuştur!..
2018 yılında 168 milyar $ olarak gerçekleşen toplam Türkiye ihracatından makine sektörü %10,2 pay almıştır.
Makine ve Aksamları, Türkiye’nin ihracatında Motorlu Kara Taşıtları’ndan sonra 2. sıradaki sektördür.
Türk makine sektöründe 2001 yılında %27 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı 2018 yılında %64,1’e çıkmıştır.
Makine sektör tamamı itibarıyla ihracatı 2018 yılında 2017 yılına kıyasla %15,5 artarak 17i1 milyar $ olarak gerçekleşmiştir.
Türk makine sektörünün önde gelen ihraç pazarları; AB ülkeleri ve ABD’dir.
Küresel ölçekte rekabetçi olan Türk makineleri, 200 ülkede kullanılmaktadır.
2018 yılı dünya makine ticareti sıralamalarında ihracatta 26. sırada, ithalatta ise 23. sırada yer alan Türkiye, Avrupa’nın 6. büyük makine imalatçısıdır.
Marin sektörüne, katkılarımız; Polyester Sapanlar, Zincirler, Zımparalar, Zımpara Aksesuarları, Zımpara Makinaları, Hidrolik Hortumlar ve Başlıkları olmak üzere desteklerimizi sunuyoruz.
Genel anlamda mermerler; kalker (CaCO3) ve dolomitik kalkerlerin (CaMg(CO3)2) ısı ve basınç altında metamorfizmaya uğrayarak, tekrar kristalleşmesi sonucunda yeni bir yapı kazanmalarıyla meydana gelen taşlardır. Endüstriyel anlamda; kesilip parlatılabilen ve ticari değeri olan her türlü kayaç, mermer olarak adlandırılmaktadır.
Ülkelerin ve toplumların kalkınmasında önemli rol oynayan tarım sektörünün önemi, küreselleşen ekonomik sistem, artan rekabet ortamları ve hızla değişen pazar şartlarının da etkisiyle giderek artmaktadır. Türkiye, içinde bulunduğu jeopolitik konumu, üç tarafının Akdeniz, Ege ve Karadeniz ile çevrili olması, sahip olduğu akarsular ve ekolojik çeşitlilik nedeniyle gerek bitkisel, gerek hayvansal ve gerek su ürünleri açısından ayrı bir öneme sahiptir. Bu çalışmada tarım sektörü ile ilgili genel bilgilere yer verilmiş, tarım sektörünün ekonomik kalkınma üzerindeki etkileri ile içinde bulunduğu sorunlar üzerinde durulmuştur